16 Nisan 2009 Perşembe

Malakan Nedir?


Malakanlar,Beyaz Rus kökenli etnik halktır.Türkiye'de halklar arasında Malakanlar olarak adlanrılılan bu topluluğun orjinal adı "Molokan"dır. Rusça süt anlamına gelen "moloko"sözcüğünden türetilmiş olan bu adlandırma bir ırka değil, bir Hristiyan tarikatına karşılık gelmektedir. O.Türkdoğan;"Molokanizm,Hristiyan ve Yahudi inan. sistemlerinin sentezi gibidir."yorumunu yapmıştır.

Kars'ın Ruslar tarafından 93 Harbinda işgali sonucunda dönemin Rus Çarı Deli Petro tarafından Arpaçay ilçesine bağlı bazı köylere yerleştirilmiş bu etnik grup,80 yıllık ortak yaşamdan sonra,1962 yılında,özgür ve bağımsız kararlarıyla Pusya,Amerika ve Avustralya'ya göç etmişlerdir.Osmanlı arşiv ve belgelerine göre, Ermeni zulmüne maruz kalmalarına rağmen, yerli halka uyum ve barış içinde yaşamayı sürdürmüşler.Bir zamanlar Kars ve çevresinde önemli nüfusa sahip olan Malakanlardan güzümüzde bir kaç aile kalmıştır.
Mlakanlara dair dayımın anlattıkları ise sarışın ve uzun boylu insan olduğu,Malakan olmayıp sarışın olanlara Malakan lakabı takıldığıda olurmuş.Çoğunlukla Çalgavur köyünde yaşadıklarını, değirmencilikte çok iyi olduklarını anlattı. Onların ekmeklerini çok yedik, birgün Malakanlıların oturduğu yerden geçen köylü yapmış oldukları lavaştan yer,lavaşın inceliği ve lezzetini çok beğendiği için unlarından bir çuval alır.Evide getiri ve eşininin yaptığı lavaşın çok kalın ve lezzetsiz olduğunu görünce Malakana çok kızar söylenir "Gavur Malakan bana kötü undan verdin demek" diye aldığı un çuvalını geri götürür.Malakan'a bana adi un verdin,senin has unun değil bu der.Ve Malakan'ın verdiğicevap ise "Ben sana iyi un sattım iyi lavaş yapan kadın satmadımki" dir. Çoğu Rusya'ya göç etmiş.Köyün en zenginlerinden olan Simon ve diğer zenginler giderken altınlarını yanlarında götüremedikleri için toprağa gömmüşler. Daha sonra bu altınlar devlet tarafından çıkartılmış.
Ek olarak alttaki adreste bulunan yazıyı okuyabilirsiniz.

Deli Deli Olma


Sernaryosunu Hazel Sevim Ünal'ın yazdığı yönetmenliğini Murat Saraç oğlunun yaptığı DELİ DELİ OLMA Kars'ın Eşmeyazı köyünde geçen sıcak bir hikaye.. 93 Harbi sonrasında Çar'ın Rusya'da yaşamasını istemediği Malakan kavminin bir kısmı Kars'a göçe zorlanır. Göç edenler arasında Mişka'nın (Tarık Akan) aileside vardır. Bir zamanlar köyün değirmenini işleten Mişka, modern makineler çıktıktan sonra, işini yapamamış ve maddi sıkıntıya düşmüştür. Mişka'ın gençlik aşkı olan ama hiç kavuşamadığı sinirli mi sinirli yaşlı kadın Popu(Şerif Sezer).. Mişka'nın yapayalnızlığına rağmen Popuç'un kalabalı,neşeli, hareketli ailesi..Köyün huysuz ihtiyarı Popuç, Mişka'dan nefret eder ve köyde yaşamasıı istemez. Köylüler bir zarar görmedikleri hatta sevdikleri kendi halinde,barışçı,yardımsever Mişka ile Popuç arasında kalmışlardır.
Saz aşıklarının bol atışmalı, çekişmeli, dudak değmezli kış geceleri..Farkirlik ve çetin kış koşullarıyla mücadele eden,ekin eken,kaz otaran(otlatmak),koyun güden köy insanları..Rus kültürü ile yoğrulmuş Mişka ve onun köy yaşamına sesizce kattığı piyanonun ayağına bağlanmış ineklerin görünümü kadar komik..Çok sevmesine rağmen kendi yemeyip mendil içinde sakladığı kaz etini hasta Mişka'ya ikram eden küçük alma gibi umut dolu bir hikaye Deli Deli OlmaççMişka'nın ailesinden kalan ve Mişka'nın borcu yüzünden köyün neredeyse bütün ahırlarını gezen piyanoyu çalabilmek için yanıp tutuşan Karslı köylü kızı Alma'nın üzerinden köydeki tüm hikayeleri anlatan Deli Deli Olma sinemızın uzun zamandır özlediği komik,naif,içten,geçmişimizden ve bizden bir film...

15 Nisan 2009 Çarşamba

Bir Sendika: Genç-Sen



Dünyada 20'den fazla ülkede öğrenci sendikası tarzında örgütlenmeler var. Fransa'da, 26 yaşının altındaki gençlerin, 2 yıllık deneme süresince, patronun herhangi bir gerekçe göstermeden işten çıkarabileceğine ilişkin yasaya karşı sokaklara dökülen Üniversite Öğrencileri Sendikası bir hayli yankı uyandırmıştı. Türkiye'de bir süredir tartışılan öğrenci sendikası, dünyadaki diğer gelişmeler ışığında hız kazandı ve ülkemizde "GENÇ-SEN" adıyla hayat buldu.
Türkiye işçi, memur,işveren, emekli sendikalarından sonra öğrenci sendikasıylada tanıştıç. Türkiye'nin ilk öğrenici sendikası olan Genç-Sen ODTÜ'de yapılan kurul toplantısıyla Aralık 2007 tarihinde kuruldu(1). 27 ilde toplam 39 üniversitede şube ve temsilcileri bulunmaktadır. Ayrıca lise platformları ile ilgili çalışmalar devam etmektedir(2).
Genç-Sen eğitim sistemine yapılan liberal saldırılara karşı öğrencilerin,ekonomik, akademik,demokratik çıkarlarını savunmak için mücadele yürüten bir "öğrenci sendikası" olma idealiyle yola çıkıyor.

Nasıl Bir Sendika:

  • Demokratik
  • Mücadeleci
  • Dayanışmacı
  • Eşitlikçi
  • Özgürlükçü
  • Öğrencilerin dinamizmini esas alan
  • Büroklaşmaya karşı güçlü refleksleri bulunan
  • Öğrencilerin ortak çıkarları için mücadele eden
  • Yüzü dünyaya dönük
  • Meşrutiyet sorununu vazgeçilmez ilke sayan

Bir sendika olma iddasındadır.

Sorunları:

Öğrenci sendikası şu temel sorunlar etrafında hareket etmektedir.

  • Üniversiteye giriş-Öğrenci seçme sınavı
  • Özelleştirme
  • Sosyal-kültürel olanakların yetersizliği
  • Burslar
  • Barınma sorunu
  • Beslenme sorunu
  • Ulaşım sorunu

http://ogrenciajansi.com/

Kaynak:

(1)İlerici Gençlik Dergisi

(2)http://www.gencsen.org/

Fikret Otyam



19 Aralık 1926'da Aksaray'da doğdu. Ressam, gazeteci ve yazar. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. Burada ünlü ressam Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun öğrencisi oldu.

Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sanat-edebiyat yazarlığı ve fotoröportajlar yapmaya başlamıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkı ile yaptığı röportajları konu alan gazete yazıları hazırlamıştır. Anadolunun her bölgesini karış karış gezdi. Önce insanları ve coğrafyasıyla..Fikret Otyam'ın insana ve hayata bakışını klistarilize eden, onun yaklaşık 55 yıl önce çıktığı bu gezilerdir." KaraSevdam" dediği Anadolu'da gidebildiği kadar gitti. Onları anlatırken onların gayriresmi sözcüsü, vicdanı oldu. Zamanında Alevilerle ilgili çıkartmış olduğu yazı dizileri bir tabuyu gözler önüne serer ve alevilerle ilgili yazan ilk sünni gazetecidir. Daha sonra röportaj serileri Topraksız, Gide Gide, Ha Bu Diyar, Harran ve Irıpi Ey Samandağ Samandağ adlı kitaplar olarak yayınlanmıştır. 1953-1996 yılları arasında anadolu insanının yaşamını belgelediği fotoğraflarında "Gide Gide" başlığı altında, "Memleketimden İnsan Manzaraları,Anadolu63" adlı sergilerle tanıtmıştır.

Fikret'in yıllardır başında gördüğümüz eşi,yoldaşı ve meslektaşı Filiz Otyam ABD'de içmimarlık eğitimi almıştır.Eşinin resim çalışmalarıyla birlikte bir çok sergi açtı.

14 Nisan 2009 Salı

Retrospektif Nedir?


Retrospektif=Siyah beyaz, geçmişin izlerini taşıyan, geriye dönük.
Güzel sanatlarda; sanatçının kariyeri boyunca yapmış olduğu eserlerin sergisidir.
Sinemada; bir yönetmenin veya oyuncunun kendisini iyi ifade ettiği düşünülen eserlerinin seçmecesidir. Festivallerde gösterime sunulanlar.

http://www.belgeselfotograf.com/aid=211.phtml

Yakaza Nedir?


Yakaza= uyanıklık,gözleri kapalı uyanık olmak, uyanık rüya görmek, uykuyla uyanıklık arası.

Dünyanın bir rüya olabileceğini görebilecek kadar uyanık olmak.

İptila Nedir?


İptila=Düşkünlük, tutkunluk,alışkanlık.

"Okumak iptila ise müptelalara selam."


Müptela=Tiryakilik

Tanrı İle Sohbet


Acı çekmek insanın olaylara verdiği tepkidir.

Hayat benim önüme koşulan bir seçenek bundan ötürü cezalandırılamam ki..

Gerçek insanlarlar geçimini sağlamak derdi yerine yaşamayı seçerler. Diğerine yaşamak değil ölmek denir.
"Hayat -Kuşku ve Korku- üzerine kurulu...

Kendin için geçim kaynağı yaratacaksan başkası içinde yarat..


Bir boşluk var içimde bu kez kendi ellerimle açtım.Ardında acı bırakmadı, bir göl gibi dingin bu boşluk...Çok bildik çok tanıdık.Doğumumda oluşan yıllarca içimde taşıdığım o hale benzedi.Bu biraz gelişmiş,anlam bulmuş, öğütülmüş hali...Varlığımın bir parçasına...
Ondan defalarca kaçıp kurtulmak istedim, bunu yapmam için çok şey vaadettiler.Hayalimdeki hayatı,ütopyalarmı gerçekleştirmeyi istediler.Ama benim kendimi gerçekleştirmem gerek...Ütopyalarımı ipek böceğinin kozasını örmesi gibi işliyorum.Her an biraz daha büyüyüp kozamın içinde yumuşak ve saf bir dünya yaratıyorum.Bu gelişmeye yetişemezler.
Vaatlere kanmadım desem yalan "acaba" dediğim oldu ama bunun etkisi uzun sürmedi ve her denemede onu seçtim.Ben bu kozanın içinde yaşayabiliyorum.Burası tek kişilik...
Ben ve yalnızlık tutkum.Ona bir ad koydum " Pencere Önü Çiçeği".Göz penceremden ışığını alıyor, suyunu göz yazlarımdan, sevgiyi insanlara sevgiyle bakışımdan, narinliğini tenimden, kokusunu tenimden...O benim.O. Benim.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Pencere Önü Çiçeği

Pencere önünde arkadaştan ayrı
Porselen saksıda bir süs çiçeği
Evin hanımı her akşam üstü
Su ve güneş sunar..entelektüel

Pencere önü çiçeğine
Ne ansızın yağmur ne gökkuşağı
Ne dipdir sabah, gözyaşı

Ne şebnem görmüştür ne kırağı tanır
Ama iyi konuşur, bir kitap gibi
Rastgele çiçeklere arada bir bakar
Cansız cam ardından, tül perdelerden

Pencere önü çiçeğine
Ne ansızın yağmur ne gökkuşağı
Ne dipdiri sabah; gözyaşı....